Vefa Klinik
  • Ana SayfaVefa Klinik
  • Hakkımdayakından tanıyın
    • Özgeçmiş
    • Yayınlar
  • Çocuk Kalbisizin için
    • Anjiografi Nedir?
    • Çocuklarda Doğumsal Kalp Hastalıklarının Belirtileri
    • Ekokardiyografi Nedir?
    • Erişkinlerde Doğumsal Kalp Hastalıkları
    • Atriyal Septal Defekt
    • Patent Duktus Arteriosus
    • Ventriküler Septal Defekt
    • Üfürüm Nedir?
    • Kapatılan Kalp Delikleri
    • Aort Koarktasyonu
    • Melike
  • Çocuk HastalıklarıHastalıklar
    • Down Sendromu
    • Ateş Nedir?
    • Aşılar ve Aşılama
    • Domuz Gribi
  • İletişim

Şair Hekimler

  • Anasayfa
  • Şair Hekimler
Behçet Aysan
1992 veya 93’ün bir bahar gününde Ankara Tıp Morfoloji binasındaki bir konferans için geldiğinde görmüştüm. Zarif, ince düşünceli, duygulu bir insan izlenimi bırakmıştı ben de, o zamanlar gençliğin ve aşkın verdiği sarhoşlukla güya şiirler yazıyordum bende. Sonra o pis haber, yakılarak ölenlerin arasında onun olması, ah güzel insan, ah güzel insanlar…
1949 yılında doğmuş Behçet Aysan, asker okullarının ardından 1968’de Ankara Tıp’a başlamış, politik sebeplerle kesintiye uğrayan tıp eğitimi sonunda bitmiş ve ardından psikiyatri ihtisası yaparak psikiyatrist hekim olarak çalışmaya başlamış.
İlk şiiri 1979’da Türk Dili dergisinde çıkan Aysan’ın 1983’te ilk şiir kitabı Karşı Gece yayınlanmış. Karşı Gece’den sonra Sesler ve Küller, Deniz Feneri ve Eylül isimli kitapları yayınlanmış.
Ölümünün ardından Türk Tabipleri Birliği tarafından adına şiir ödülü verilmeye başlandı ve Behçet Aysan Şiir Ödülü’nü 2009’da Erol Özyiğit Huy Defteri ve Selami Karabulut da Yarım Kalan adlı şiir kitapları ile aldılar.
Kırık Bir Kurşunkalemin Şiiri
yollar uzak ay bedir
sırtımda gümüş hançer
yürürüm de ölemem
kan damlatır karanfil
usulca mavi bir kar
kara geceye düşer
tutuşur fundalıklar
gelir kalbimi yakar
gün olur belki öper
ay ışığı acıyı
o yaralı cerenler
yanık sulara iner
yollar uzak ay bedir
sırtımda gümüş hançer
yürürüm de ölemem
kan damlatır karanfil
birden bir rüzgar açtı koğuşun kapısını
bir kırmızı güvercin girdi içeri
seferis’in üç kırmızı
güvercininden biri
getirdi takis petrulası’ın şiirlerini
ve barbanın öyküsünü.
Zeybekikoyu yazdım.
Yarın Diye Bir Şey Var
bilirim yarın diye bir şey var
çeliğin su katılmamış yanı
ırmakların geçecek, fırtınaların 
dinecek
bir yanı var
ömrümüzün
belki bir gün gülecek.
selam verip
selam alacak
barışa kardeşliğe
hep tok yatan
çocuklar görecek
el ele
aşklar, omuz omuza dostluklar
ne dikenli teller olacak
ne tanklar tüfekler
ne tüberküloz kalacak
ne lösemi
ne işsizlik
ne banka
ne borsa
süt gibi duru ve ak
ekmek gibi sıcak
bizim de 
bizim de
günlerimiz olacak.
güle değecek
kuşların kanadı
ve kuşlar sırtlarında 
gül taşıyacak
kardeşlerim koşar adım
moraran beyazla
zincirlerimizle
yaralarımızla
ırmakların geçilecek, fırtınaların 
dinecek
bir yanı var ömrümüzün
belki bir gün gülecek.
Ceyhun Atuf Kansu
2002’ydi sanırsam Ankara’da Karanfil sokakta kitapçıları dolaşıyordum. Hangisi olduğunu hatırlamıyorum birisinde imza günü vardı Mustafa Balbay ve Işık Kansu’nun. Irak savaşı, Bush zamanları, yeni dünya düzeni falan. Işık Kansu’nun küreselleşme ile ilgili bir derleme kitabını aldım ve imzalatırken çocuk doktoru olduğumu öğrenince, aa benim babam da çocuk doktoruydu dedi. Babası Ceyhun Atuf Kansu idi.
Ceyhun Atuf Kansu
1919’da İstanbul’da doğan Kansu, okul yıllarının büyük kısmını Ankara’da geçirdikten sonra İstanbul’da tıp fakültesine girer, 1938’de Filiz dergisinde ilk şiiri yayınlanır. Tıp fakültesini bitirdikten sonra Ankara’da çocuk hastalıkları ihtisasını yapar ve Altındağ’da küçük bir poliklinik açarak bir nevi sağlık ocağı hizmeti verir. Ardından Turhal’a gider, 1959’da yeniden Ankara’ya döner ve 1978’de ölümüne dek burada kalır.
Yaşamı boyunca halkçı toplumcu bir çizgi izler. 1946’da basılan Çocuklar Gemisi ilk şiir kitabıdır, ardından Yanık Hava, Haziran Defteri, Yurdumdan gibi şiir kitapları ile denemelerinin olduğu kitapları gelir.
1986 yılından beri ailesinin adına düzenledikleri bir şiir ödülü vardır. Bu şiir ödülünün ilkini de şair Behçet Aysan kazanmıştır.
LUMUMBA
Aldandın sen Lumumba
Aldandım ben.
Aldattılar aklı ve özgürlüğü.
Bilmem gerekliydi ya, bunu
Ben kurtuluş savaşı çocuğu
Tanımalıydım bu eski yüzü
İzmirden Ankaraya yangınlar alazında
Çocukların çığlığından, anaların acısından.
Aldattılar seni Lumumba
Aldatıyorlar beni.
Aldanıyoruz düpedüz
Tutsak halkların sunduğu tepsi
Belçikalı sofralara (amanın adı özgür ekonomi)
Bakır uranyum ve altın madeni
Kauçuk tarlalarında sömürge şapkaları
En ucuz zenginlik el emeği.
Aldandın sen Lumumba
Aldandım ben.
Aldatıyorlar gazetelerle, televizyonlarla.
Batı - O, Eflatunda kaldı - Batı? neymiş Batı?
Anamalın sömürgeci saltanatı,
Veren bir elle, alan bin elle
Bağımsızlıklar satılan çarşılar Çombelerle
Ve kanlı yumruğu bekçilik edenlerin
Tefeci konaklarına Batılı Brükselin.
Aldattılar seni Lumumba
Aldatıyorlar beni.
Güçlüdür o yargıçlar yargılıyız aldanmaya
Bankalardan uçaklarla roketlerle geliyorlar
Uyandığını duydular mı halkın gerinerek
İniveriyorlar ossaat tepesine
Tutulmuş paralı askerlerle.
Kongo bir halk ormanı değil artık
Kanlı sürgün avı doyumsuz çıkarların.
Vurdular seni Lumumba
Vururlar bizi.
Vuruyorlar o karanlık ırmaklarda
Ormanları delip geçen namuslu hançer ışıltıyı
Kara sıcak senin kanın akar Afrika gecesinden
Yağlı pırıl pırıl yüzleriyle iş adamları
Çil paralar atıyorlar dünya radyolarından
Düpedüz dilini tutmuş insanlığa.
Güçlüdürler, güçlü onlar: Kongo zengin,
Ezilmişlikle yoksulluk her yerde dilsizdir,
Dilsizdir fakir beyazlar ve zenci milyonlar
Aldanıyoruz durmadan, elimizde ne var?
Asyada, Afrikada, Güney Amerikada,
Perulu kızlar, Viyetnamlı oğullar
Ve sen Lumumba
Bedeni delik deşik zenci baba!

Vefa Klinik tüm hakları saklıdır © 2017.