Vefa Klinik
  • Ana SayfaVefa Klinik
  • Hakkımdayakından tanıyın
    • Özgeçmiş
    • Yayınlar
  • Çocuk Kalbisizin için
    • Anjiografi Nedir?
    • Çocuklarda Doğumsal Kalp Hastalıklarının Belirtileri
    • Ekokardiyografi Nedir?
    • Erişkinlerde Doğumsal Kalp Hastalıkları
    • Atriyal Septal Defekt
    • Patent Duktus Arteriosus
    • Ventriküler Septal Defekt
    • Üfürüm Nedir?
    • Kapatılan Kalp Delikleri
    • Aort Koarktasyonu
    • Melike
  • Çocuk HastalıklarıHastalıklar
    • Down Sendromu
    • Ateş Nedir?
    • Aşılar ve Aşılama
    • Domuz Gribi
  • İletişim

Biyoteknoloji

  • Anasayfa
  • Biyoteknoloji
BİYOTEKNOLOJİ, NANOTEKNOLOJİ, MUTANTLAR VE UZAY KOLONİLERİ ÇAĞI
Sanırım 25 yıl kadar önceydi, siyah-beyaz TRT çağı, seyrettiğim bir film, içinde fokurdayan sıvıların, sayaçların, elektrotların bulunduğu camdan bölmelerde hareketsiz, çıplak ve solunum cihazına bağlı, hepsi aynı insan bedenlerinin olduğu gelişmiş bir laboratuar sahnesi ile başlıyordu. İlerleyen sahnelerde bilim adamları son nokta olduğu düşündürülen zamanda devreye girerek bu yapay rahimlerden birbirinin tıpatıp aynı olan insanların “doğmalarını” sağlamışlardı. Film, bu hepsi aynı insanların birbirleriyle olan iletişimleri, ilişkileri üzerinden devam etmişti. Çocuktum o zamanlar ve etkilenmiştim doğrusu ama bunun hiç de olmayacak veya gerçekleşmeyecek bir “şey” olduğunu da düşünmemiştim.
Şimdi bu filmi, “klon” terimini biliyor olduktan ve Dolly’yi gördükten sonra tabii daha çok anlamlandırabiliyorum (Matriks’deki yapay rahimler bu filmdekilerden mi esinlenilmişti?).
Kök hücre, klonlanma, gen nakli-gen bankaları, hibrid organizmalar, kısırlaştırılmış tohumlar çağındayız artık:
Biyoteknoloji yüzyılına (cangılına mı desem acaba?) hoş geldiniz!...
2001 yılından sonraki 5 yıl içerisinde turistik amaçlı uzay gezilerinin başlayacağını, hatta rezervasyonların şimdiden dolduğunu birşeyler okuyanhemen herkes biliyor. Mars üzerine olan yoğun ilgi de ayrıca dikkatleri çekiyor. Zannımca Mars, insanoğlunun uzaya çıkış için kullanacağı ilk uzay kolonilerinin kurulacağı, yerleşim alanlarının oluşturulacağı, yeni iş-aş olanaklarının sağlanacağı, dünyalı (yani ABD! kökenli) mega şirketlerin sonsuz hırsları ve doymaz iştahlarıyla ele geçirecekleri bir yer olacak gibi. Bu arada zaten Mars’a gidene dek yörüngede kumarhanesi, oteli, devasa bir alışveriş merkezi (Las Vegas’ın uzaysal düzlemdeki türevi) olan uydukent kurulmuş olur herhalde. Tabii buralara öncelikle seçilmişler, ademlehavvalar, onlardan önce de robotlar-mutantlar gönderilecek, giderek güneş sistemi, sonra galaksi ve evren küçülecek.
Mutant demişken; genetik araştırmaların hangi boyutta olduğunu, neler yapıldığını, nelerin yapılmak istendiğini düşünmek, tahayyül etmek bile oldukça zor bence. Ben TV’de ilk olarak Uzay 1999, hemen aynı zamanda Uzay Yolu dizilerinde ilk olarak “special effect” olarak sunulan mutantlarla karşılaştığımı hatırlıyorum, ardından görkemli Yıldız Savaşları, derken sulandırılmış Mutant Ninja Kaplumbağalar ve son olarak da Jurassic Park’taki gibi bir canlıyı DNA’sından yeniden elde etme masal-meselleri çok değil 20-30 yıl içinde herhalde gerçeğin ta kendisi olarak karşımıza çıkacaklar.
Bunlar üzerine birçok tartışmalar yapılacak, Oh! dear pope (ulema!) birşey diyecek, yaman bilim başka; Etik-Ahlak-Moral-İmmoral çatışacak, dövüşecek filan…Ve tüm bunlar olurken belki de mutantlar kendi sefil çukurlarında, aşağılanmışlıklarla, ne olduklarına kendileri dahi karar verememiş olarak ölmeyi isteyecekler, kim bilir?...
Biyomekanik ar-ge ile, ucuz ve çok küçük çiplerin eldesi ile, yeni alaşımlarla yapay ama tam işlevsel eller, ayaklar, gözler ya da misal, genlerle oynanarak suni deri ve kan elde edilebilecek.
Nanoteknoloji sayesinde, metrenin milyarda biri büyüklüğünde cihazların yapılması ile hücrelerin ultrastrüktürüne, atoma-atomaltına ulaşılarak birçok şey yapılabilecek. Neler olabileceğini bir düşünsenize, hayat dediğimiz tamamen yeni bir anlam kazanabilir…
Hayal etmek… Gelişmek, hatta daha da önemlisi güç, daima hayal edenlerin ellerindedir. Bu gücü elinde bulunduranlar, gündelik olaylarla ilgilenmiyorlar, yukarıda yazılanların gerçekleştiği bir dünyaya uygun yeni ahlaki teoremler geliştirmekle meşguller. Ol! diyecekler ve biz gündelik küçük insanlar onuolacağız. Eğer biz olacaklardan olmak istemiyorsak bu biyoteknoloji cangılındabizi dolaylı-doğrudan etkileyecek her buluşa, her yeni ahlaki-felsefi-bilimselyaklaşıma mutlak ve mutlak bir katkı yapmak durumunda bulunmalı, bunu hissetmeliyiz.
Zaten çağlara damgasını vuranlar hayal edenler ve hayallerinin peşinde koşanlar değil midir?
 
Selman Vefa Yıldırım

Vefa Klinik tüm hakları saklıdır © 2017.